7 Ocak 2013 Pazartesi

Blender da Objeyi Texturelamak

Merhaba arkadaşlar, uzun zaman sonra yeni yazı dizisi oluşturmaya karar verdim. Bu yazımda farklı bir konuya değineceğim. Bu zamana dek hep Fenerbahçe ve futbol ile ilgili yazılar yazdım, ancak bu yazımda bu sene SE 313 Computer Graphics adlı derste öğrendiğim Blender programı ile ilgili bir yazı yazmaya karar verdim. İleriki zamanlarda Blender ile ilgili bir çok yazı dizisi yayınlamayı düşünüyorum.

Bu yazıda Blender da nasıl bir obje bir gerçek bir resim ile kaplanabilir. Burada anlattıklarım Blender 2.63 te yapılmıştır. Daha eski versiyonlarda da çalışması muhtemeldir.

Öncelikle, Blender ı açıyoruz ve tuş kombinasyonu olarak Maya preset i seçiyoruz. Sonra hazır olarak gelen kübü siliyoruz çünkü küp hale hazır bir material a sahip. Texturelama olayını göstermek için basit bir şey yapmaya karar verdim. Bir tane kübe futbol topu texture ı giydireceğim ve gerçekçi bir futbol topu yapmış olacağız.

Bunun için Add -> Mesh menüsünden yeni bir küre (UV Sphere) ekliyoruz. Sonra bunu texturelamak için küreyi açmamız gerek. Bunun için Object Mode dan Edit Mode a geçmeliyiz. Sonra kürenin hem açılmış halini görmek hem üstünde değişiklik yapabilmek için ekranı ikiye bölüyoruz. Time Line nın hemen üstüne mouse u getirip resize şekline geldiğine sağ tıklayıp Split Area diyoruz. Böylece ekranı ikiye bölmüş olduk. Soldaki ekranı Display sekmesine tıklayıp UV/Image Editor görünümüne getiriyoruz.

Edit Mode da iken kürenin tamamını seçmek için A ya basıyoruz. Böylece küre turuncu renge bürünmüş oluyor. Ardından ortadaki mesh tools tool barında UV Mapping sekmesinin altındaki Unwrap e tıklıyoruz. Tıkladıktan sonra açılan pencerede Smart UV Project e tıklıyoruz. Bu seçenek ile ekstra bir işlem yapmaya gerek kalmadan küre otomatik olarak açılmış olacak. Kürenin açılmış hali resimdeki gibi olacaktır.


Küreyi açtıktan sonra, buna bir texture giydirmemiz gerek. Boyama işlemini bu texture ın üstüne uygulayacağız. Bunun için UV map ekranın altında Image -> New Image diyoruz. Ardından texture a isim verdikten sonra UV Test Grid i işaretliyip tamam a tıklıyoruz ve küremiz fon görevi görecek bir texture la kaplanmış oluyor. Bu görünüm bir objeyi herhangi bir resim ile boyamak için kullanılır.


Artık küreye material ve texture koymanın vakti geldi. En sağda material tabında küreye material ekliyoruz. Ardından texture tabına geçip yeni bir texture ekliyoruz. Texture ekledikten sonra texture in tipini Image or Movie olarak seçiyoruz ve resimde de görüldüğü gibi bizim kareli texture mızı küreye giydirmek için oluşturduğumuz texture ı küreye ekliyoruz ve sonra Mapping kısmında Coorinates ı UV olarak değiştiriyoruz ki texture tamamen kaplansın.


Yukarıdaki işlemleri yaptıktan sonra 2. bir UV map oluşturmamız gerek. Bunun nedeni ana uv map üzerine boyama işlemini yeni yarattığımız uv map sayesinde yapacağız. Bunun için Object Data tabına tıklayıp UV Maps kısmında artı işaretine tıklayarak yeni uv map yapmış olacağız. Herhangi birindeki değişiklik diğer map i etkilemeyecektir.

Edit Mode da iken UV Map ekranında Image -> Open Image diyip bir tane resim seçiyoruz. Futbol topu yapacağımızdan bir tane futbol topu resmi seçip tamam a tıklıyoruz. Resim map üzerinde belirmiş olacaktır. Ardından küreye resmi giydirmek için tekrar bütün küreyi seçmek için A ya tıklıyoruz ve Unwrap tıklayıp bu sefer Project From View a tıklıyoruz. Böylece küre ekranda nasıl görünüyorsa o şekilde resim üstünde açık bir şekilde belirmiş olacak.


Ardından küre çok küçük olarak açılmış olacak. Resmin boyutlarına çıkarmak için map in hepsini A ile seçip S ye basarak boyutunu arttırıyoruz. Map i büyüttükten sonra, ana UV map e geçip Edit Mode tan Texture Paint moduna a geçiyoruz.

Burada küremize son halini vereceğiz. Öncelikle Brush sekmesinden Clone brush ı seçiyoruz. Tool barı aşağıya kaydırıp Clone u seçip yanındaki combo boxtan yarattığımız 2. uv map i seçiyoruz. Böylece ana map üzerine futbol topu resmini boyamış oluyoruz.



Kürenin her tarafını resim ile boyuyoruz. Daha kolay boyamak için fırçanın boyutunu Radius u değerini arttırarak büyütebiliriz. Boyarken kareli kısımlar gözüküyorsa, fırçanın kalınlığını Strength değerini arttırarak önleyebiliriz. Küreyi boyadıktan sonra Render Image diyip küremizin renderlanmış halini görebiliriz. Son olarak önce Blender dosyasını kaydetip sonra boyanmış olan map i Image -> Save as Image diyip kaydediyoruz. Blender dosyası ile texture ın aynı klasörde olmasına dikkat edelim.


Bu yazımda Blender da bir objeyi nasıl gerçekçi bir resim ile boyayabiliriz onu görmüş olduk. Bir sonraki Blender yazı dizilerinde görüşmek üzere.















17 Ekim 2012 Çarşamba

SÖZÜN BİTTİĞİ YER

Şu ana kadar hep Fenerbahçe'nin oynadığı maçları yazıp, yorumlamıştım. Sadece bir tane Beşiktaş maçını yorumu vardı. Milli maç arasına girdiğimiz sırada, milli takımımızın oynayacağı 2 maçı da yorumlama niyetim vardı ama maçları izledikten sonra hevesim bir an da kayboldu. Gönül isterdi ki buraya güzel şeyler yazayım, galibiyetimizden, güzel oyunumuzdan bahsedeyim. Fakat gerçek şu ki bunların hiçbiri gerçekleşemedi.


Bir milli takım düşünün, kadrosunda ülkesinin ileri gelen kulüplerinde oynayan oyunculara sahip olsun. Bu takımlar her sezon şampiyonluğa oynayan, transfere milyon Euro'lar harcayan, kadrosu ligin üstünde olsunlar.

Bir milli takım takım düşünün, kadrosundaki bir çok oyuncu Avrupa'nın hatırı sayılır takımlarında forma giysinler ve kulüplerinin kilit oyuncuları olsunlar. Bazı oyuncular da dünyanın en iyi kulüplerinden biri olarak gösterilen Real Madrid'te bir sezon geçirmiş olsunlar.

Bir ülke düşünün, kendi liginde şampiyonluğa oynayan takımları olsun, ancak Avrupa arenasına çıktıklarında ön elemeyi dahi geçemesinler. 5 takımla Şampiyonlar Ligine ve Avrupa Ligine katılmaya hak kazanmak için mücadele etsinler ancak içlerinde sadece 2 si bunu başarsın ki bu takımların bir Şampiyonlar Ligine direkt olarak katılsın diğeri de Şampiyonlar ligi play-off turundan elenip Avrupa Ligine gitsin.

Bir milli takım düşünün, ilk 11'i hiçbir zaman tahmin edilemez olsun. Her maça farklı bir 11 ile çıksın. Oyuncularının performansı hiçbir zaman aynı kalmasın.

Yukarıdaki özelliklere sahip bir milli takım düşünün ki, 1930 yılından beri düzenlenen uluslararası bir şampiyonaya hayatında 2 kez katılabilsin ve en son katıldığı 2002 deki Dünya Kupasında dünya 3. sü olarak FIFA sıralamasında 5. 'liğe kadar yükselsin.

Ne yazık ki, şu an o milli takımın - yukarıda bahsettiğim bir yapıda, apoletlerinde bir Dünya 3.'lüğü Avrupa Şampiyonasında en iyi 4 takım arasında olmasına rağmen - şu an yerinde yeller essin.


Yukarıda söz ettiğim milli takımı, aşağı yukarı tahmin edebiliyorsunuzdur. Böyle bir milli takım başarılı olmak için en azından oyuncularının kalitesini ortaya çıkarsın, Ben şu takımın oyuncusuyum desin, dedirtsin; ama bunların hiçbirini yapamazsan Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonasını ancak TRT den izlersin.


9 Ekim 2012 Salı

Fener'in "Gönül"lü Zaferi

Hafta içi oynan Mönchengladbach maçı sonrası Fenerbahçe'yi zorlu bir maç bekliyordu. O da Beşiktaş maçıydı. Her takımda olduğu gibi Avrupa maçları sonrası ligde böylesine üst düzeyde geçmesi olası bir maçta, Fenerbahçe'nin M. Gladbach karşısında gösterdiği performansı gösterebileceği düşünülmüyordu. Ancak maç başladığında böyle tablo ortada yoktu. 1. dakikadan, 90. dakikaya kadar sahada üstün bir Fenerbahçe vardı ve maçı 3-0 gibi net bir skorla yenerek ligdeki ilk derbi maçından galip ayrılmasını bildi.

Maça dönmeden önce, bu maçın bir başka önemli yanı vardı. O da tabi ki de Alex de Souza'nın takımdan ayrılış olması ve 8 sene sonra Fenerbahçe'nin bir derbi maçında Alex'siz sahaya çıkmasıydı. Alex'in lig karnesine bakıldığında, attığı gollerin önemli bir çoğu Beşiktaş'a karşı kaydetmiştir. Bu veriye dayanarak Alex'li Fenerbahçe derbilerde her zaman kağıt üstünde favori olarak gösteriliyordu. Ancak artık Alex bu takımda olmayacak ve Fenerbahçe'nin Alex'siz bir derbi maçında nasıl bir kadroyla çıkacağı ve mücadele edeceği büyük bir merak konusuydu.

Fenerbahçe sahaya Mönchengladbach maçının ilk 11 ile çıktı ki ben de böyle 11 ile çıkacağını tahmin ediyordum o yüzden Gladbach maçını izlerken Aykut Kocaman'nın oyuncu değişikliklerinde biraz geç kalmasına, 3 oyuncu değişiklik hakkını neden kullanmadığına sitem etmiştim. Yine de tek fark Bekir'in yerine Yobo'yu almasıydı. Maça Fenerbahçe önde baskıyla tempolu başladı. 13. dakikada Gökhan Gönül'ün sağ kanattan taşıdığı topla ceza sahasına yapmış olduğu ortada Caner'in kafayla indirdiği topa Sow, geçen sezonun 2. yarısında Galatasaray'a attığı golü hatırlatan bir rövaşata golüyle Fenerbahçe 1-0 öne geçti. 



Golden sonra Fenerbahçe edindiği alışkanlık mı denir bilinmez ama yine bir geri yaslanma durumu oldu ve 15-20 dakika Beşiktaş top yapmaya başladı. Ben de maçı izlerken, dedim aman gol yemeyin diye çünkü Fenerbahçe gol attıktan sonraki 15 dakikada gol yemeye çok müsait bir takım o dakikadan sonra gol yemezse sonrasında, kalesinde gol görme ihtimali azalıyor, ta ki bazı maçların son dakikalarına doğru. Her neyse, baskıyı kıran Fenerbahçe, Gökhan Gönül'ün sağ kanattan taşıdığı topta, yanındaki Kuyt ile oynadı. Kuyt ta Gökhan'nın boşa kaçtığını görüp önüne bıraktığı topta Gökhan'nın yapmış vuruşta McGregor'u mağlup etti ve durumu 2-0 a taşıdı.

Bu golden sonra risk alan Beşiktaş'ta, sinirleri de gerilmeye başladı yapılan faullerin sertliği arttı ve 58. dakikada Veli'nin Cristian'a arkadan yaptığı müdahale sonucunda hakem Özgür Yankaya, 2. sarıdan kırmızı kartla Veli'yi oyun dışı bıraktı ve akabinde meydana gelen serbest vuruşta Caner'in sert vuruşunda ceza sahasındaki karambolde Gökhan Gönül topu fırsatçılığını kullandı ve kendisinin 2. takımının da 3. golünü atarak maçı Beşiktaş için bitiren golü attı. 3. golden sonra Beşiktaş'ın nadir gelişen atakları kaleci Volkan'nın ellerinde erirken Fenerbahçe ligdeki ilk derbi maçını 3-0 bir skorla rahat kazanıp milli maç arasına moralli girmiş oldu.

Maçta Beşiktaş için konuşacak olursak, Beşiktaş gösterebildiği performansı gösterdi ama eldeki kadro bunun bir üst düzeye çıkartmasının önüne geçti. Maç başladığında en çok çekindiğim oyuncu Fernandes'ti. Bence sezonun en büyük fedakarlığı yapan oyuncu Fernandes'tir. Şu anki haliyle, Avrupa'da üst düzey bir kulüpte çok rahat oynayabilir. Beşiktaş'ın bu oyuncuya çok değer vermeli.

5 Ekim 2012 Cuma

M'Gladbach'tan Fenerbahçe Geçti

UEFA Avrupa Liginin 2. maçına çıkan temsilcimiz Fenerbahçe, bu maça çıkmadan önce bir çok futbol içi ve dışı olaylar ile meşguldü. Futbol içi sebeplerden ilki Marsilya karşısında 2-0 dan maçı 2-2 berabere bitirtmek ve Kasımpaşa karşısında alınan 2-0 lık mağlubiyet. Bir de bunların üstüne takımın kaptanı Alex'in kadro dışı bırakılması, sonrasında sözleşmesinin feshedilmesi taraftarını tahammül sınırını zorlayan bir hale dönüştü. Marsilya maçını daha önceki yazımda yorumlamıştım, buradan tekrar okuyabilirsiniz. Kasımpaşa maçına gelirsek söylenecek hiçbir şey yok çünkü o gün sahada Fenerbahçe takımı da yoktu. Alex meselesine gelirsek, medyanın ufacık bir durumu büyütmesi, takım içinde yaşananların, 3. şahıslar tarafından öğrenilmesi, teknik ekibin ve yönetimin yanlış krizi iyi yönetememesi ile hiç olmayan bir kriz çığ gibi büyüdü. Alex'in takımdan gönderilmesinde hem Alex'in, hem de yönetimin hataları bulunmaktadır. Bu benim şahsi görüşümdür. Alex'in saha dışındaki tavırları ve yönetimin takımın selameti için adı Fenerbahçe tarihine ve taraftarların kalbine kazınmış bir oyuncuyu çok çabuk bir şekilde takımla ilişiğini kesmesi Fenerbahçe'nin bu futbol içi sıkıntılarının yanında hiç istemediği bir hal kazandı ve her kurumda olduğu gibi fatura çalışana kesildi.
Her şeye rağmen öyle ya da böyle Alex, bu takımın gelmiş geçmiş en önemli ve en değerli oyuncuları arasına girmiştir. Kimse yok "beni kıskanıyor" dedi ya da "ben seni yönetemem" dedi demesin.

Maça dönecek olursak, maçtan önce hiçbir taraftarın şu son yaşanan olaylardan sonra maçı umursamamaları dikkatimi çekti. Fakat, "Şov Devam Etmeli" ilkesinden yola çıkarak maçı büyük dikkatle ve heyecanla izledim ve sonu da gayet güzel bitti. Fenerbahçe'nin sahaya çıkacağı 11'i az çok tahmin edebiliyordum ki tahmin ettiğim 11 sahadaydı. Tek yanıldığım nokta Cristian'nın ilk 11 de olmasıydı. Maça Fenerbahçe ön alanda baskı yaparak başladı ve baskı yiyen Gladbach, bir an panik oldu ve hatalar yapmaya başladı. ilk 15 dakika Fenerbahçe'nin oyun üstünlüğüyle geçerken, top bir an için rakibe geçtiğinde, golü kalemizde gördük. Sağdan yapılan ortaya kafayı vuran De Jong, takımını 1-0 öne geçirdi. Bu golden sonra az kalan ümidim de tükenmişti derken, kazanılan serbest vuruşta Cristian, harika bir kesme vuruşla beraberliği sağladı.

Golden sonra baskıyı arttıran kanarya, yine kazanılan bir serbest vuruşta Caner'in yerden verdiği pasta Meireles, yaklaşık 25 metreden vurduğu harika şutla spiker Ercan Taner'i de kendinden geçiren bir gole imzasını kaydetti.

2-1'i yakalayan Fenerbahçe sonrasında 2. yarıda da ön alanda uyguladığı baskıyı uygulamaya devam etti. Caner'in pasında 18 den ustaca bir vuruşla topu ağlara gönderene Kuyt, takımını 3-1 öne geçirmeyi başardı. Bu evreden sonra, her zamanki gibi yapılan basit hatalar, çoğu zaman geriye doğru oynama çabası, Rıdvan Dilmen'nin de maç sırasında değindiği 2 bekin de aynı anda çıkması sonucuda sol kanattan gelişen atakta arkada boş kalan De Camargo, Fenerbahçe'nin yemeye alıştığı tarzda bir golü daha ağlarımıza gönderdi. Bu golden sonra herkesin aklına Marsilya maçının son dakikaları gelse de Cristian, bitirici vuruşla maçı psikolojik anlamda sonlandıran gol kaydetti ve bu takımda ben de varım, ilk 11 de benim de yerim var dedirten bir performansa imzasını attı. 

Dünkü maçta muhteşem bir mücadele ortaya koyan, yapması gereken her şeyi yapan Fenerbahçe, yaşadığı krizi de atlatmış gibi göründü. Alex'in takımdan ayrılışını ve artık takımda olmayacağı gerçeğinin kabul edilmesi ve unutulması gerekli. Çünkü, hayat her şeye rağmen devam etmekte.







21 Eylül 2012 Cuma

Hatalar + Yanlış Kararlar=HÜSRAN

Yazının başlığı olarak, şu an yazan başlığı elbette düşünmüyordum. Çünkü 81. dk ya kadar 2-0 lık bir üstünlüğü vardı Fenerbahçe'nin Marsilya önünde. Fransa Ligue 1 de 5'te 5 yapan bir takıma karşı 2-0 lık bir skor ile son 10 dk ya giriyorduk. Her şey çok güzeldi ama yapılan hatalar, yanlış müdahaleler ile maç 2-2 ye geldi. Gerçekten çok üzücü bir durum.

Fenerbahçe maça Stoch dışında Mersin İdman Yurdu karşısına çıktığı 11 ile Marsilya karşısına çıktı. 11 seçimi gayet güzeldi. Maça Marsilya çok hızlı başladı ve daha 1. dk dolmadan Volkan 90 dan bir top çıkardı ve golü önledi. 2 tane gol yemesi rağmen maçın başarılı isimlerinden biriydi Volkan. Bu ataktan sonra Fenerbahçe Marsilya kalesine daha çok gelmeye başladı. Gökhan Gönül'ün sağ kanattan ortasında top kaleye yöneldi ve Marsilya kalecisi Mandanda son anda çizgi üzerinde topu tokatladı. Bence top çizgiyi geçmemişti yani karar doğru. 


Sonra sahneye Caner çıktı ve sol kanattaki inatçı ve hevesli oyunuyla sol çaprazdan vuruşu Fenerbahçeyi öne geçirdi. Çok güzel bir dakikada Fenerbahçe golü bulmuştu ki böyle bir maçta eğer evinizde oynuyorsanız ilk golü mutlaka ilk yarı bitmeden bulmalısınız. 

2. yarıda Marsilya daha çok gelen taraftı beraberliği yakalamak için ama sahne bu kez kaptan Alex çıktı ve Mehmet Topuz'un sağ kanattan yaptığı ortaya penaltı noktası önünden yaptığı kafa vuruşu ile 2. golü kaydetti. Bu golden sonra artık tribündeki Fenerbahçe'li taraftarlar galibiyeti kutlamaya başladı. Fakat öyle olmadı...



2-0 dan sonra teknik direktör Aykut Kocaman, bir kaç oyuncu değişikliğine yöneldi. Önce Alex'i çıkarıp Cristian Baroni'yi oyuna aldı. Sadece bu değişiklik ile bile Aykut Kocaman niyetini belli etti: Galibiyeti korumak. Hal böyle olunca Sow ileride yalnız başına kaldı, orta sahadaki 3 lü grup defansa çekildi ve Sow'a atılan her top tenis maçı gibi tekrar geriye döndü. Alex değişikliği bir nebze olsun anlayış ile karşılanabilir, ancak Aykut Kocaman 2. değişikliğinde Sow'un yerine Bienvenu'yu alması tam anlamıyla bir fiyasko. Tam bir intihar oldu bu değişiklik Fenerbahçe için. Fenerbahçe defansı, topu ne zaman Bienvenu'ye atsa top Bienvenu'nu ayaklarında ezildi. 25 yaşındaki bir oyunucu eğer 40 yaşındaki birisi gibi koşar top sürerse değil bu takımda halı sahada oynayamaz. Skor 2-0 iken ileriye atılan bir topta Marsilya defansı topu uzaklaştırmak isterken Cristian'nın önüne düştü ve Bienvenuye bıraktı topu. Sağdan Mehmet Topuz, solda Cristian bomboş pas beklerken orada Bienvenu daha ne yapmasını bilmeyen amatör bir futbolcu gibi döndü durdu ve en sonunda topu kaptırdı ve gelişen Marsilya atağında konuk takım golü buldu ve farkı 1'e indirdi. Son dakikada yenen köşe vuruşu golünün hiçi bir izahı olamaz bence. Fenerbahçe gibi bir takım öyle bir gol yememesi gerekirdi.

Uzun lafın kısası Fenerbahçe öne geçtiği maçlarda geriye yaslanmayı seven bir takım. Bunu yapmaması lazım. Lig maçlarında bu taktik işe yarayabilir ama Avrupa maçlarında bunu affetmezler. Bir 10 dakika daha olsa Allah muhafaza Marsilya bir gol daha bulabilirdi ve artık Aykut Kocaman'nın biraz cesur olması lazım. Öne geçilen maçlarda daha dakika 60 ta skoru korumaya yönelik hamleler yapmak olmaz. Topu rakip sahada tutarak, pasla rakibi yorarak skor üstünlüğü korunur. 10 kişi ile defans yaparak değil.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Fenerbahçe - Gaziantepspor

 Spor Toto Süper Lig'in 2. haftasında Fenerbahçe ilk iç saha maçına Cumartesi günü Gaziantepspor karşısında oynadı. İlk hafta oynadığı Elazığspor maçında oynanan futboldan sonra bu maçta neler yapacağı merakla beklenen Fenerbahçe, maç gününe kadar, oynayacağı maçtan öte çok önemli bir kriz yaşamaktaydı. Krizin adı Alex de Souza neden kadroya alınmadı?

Bilindiği üzere deplasmanda oynanan Spartak Moskova maçında Alex, 18 kişilik maç kadrosuna alınmıştı ancak yedek soyunmuştu. Bu andan itibaren ufak ufak bir krizin başlama sinyalleri verilmişti. Bence Alex'in o maç yedek olması normal bir durumdu. Ben de Aykut Kocaman'nın yerinde olsam, böyle yapardım. Fakat, cumartesi günkü maç kadrosuna Alex'in alınmayışı medyada bomba etkisi yarattı. Bence olmaması gereken bir krizdi ve Fenerbahçe'nin bu zorlu maç trafiğinde yaşamak isteyeceği en son kriz Alex de Souza sorunuydu. Alex, Fenerbahçe'ye hiçbir zaman bir sorun olmamıştır. Tam tersine takımın her zaman 1 numaralı oyuncusu olmuştur. Taraflı tarafsız herkesin sevgisini kazanan bir oyuncudur. Bir maçta yedek soyundu diye ve bir maç ta kadroya alınmadı diye böyle gündemi meşgul edilmesi çok yanlış bir durumdur. Alex, diğer Fenerbahçe'li futbolcular gibi kulübün sözleşmeli oyuncusudur. Lisansında her maç oynayacaktır diye bir madde bulunmamaktadır. Hal böyle olunca Gaziantepspor maçında tribündeki kadın taraftarların yapmış olduğu tezahürat, çok yanlıştı. Bu takımda Alex'in her zaman bir yeri vardır. 1-2 maç oynamaz sonra 5-10 maç oynar. Bunlar olabilir. Şunu da bilinmelidir ki Alex artık belli bir yaşa da gelmiş bulunmakta. O yaştaki bir oyuncudan her maçta 90 dakika etkili olmasını beklemek çok zalimce bir durum. Adam ne bir sihirbaz ne de bir makine. Bir çok olağanüstü golleri olmasına rağmen bunlar olacaktır. İşin özün Fenerbahçe'nin Alex gibi bir oyuncuya ihtiyacı vardır ama Alex'te Sow gibi Salih Uçan gibi Recep Niyaz gibi kulübün sözleşmeli futbolcusudur.
 Maça Dönecek olursak, o gün sahada çok farklı bir Fenerbahçe vardı. Hücumu düşünen, top yapmaya çalışan, ayağa oynayan bir Fenerbahçe vardı sahada, ama her zaman olduğu gibi defansif hataları da yok değildi. Gaziantepspor'un yakaladığı bir çok net pozisyon vardı. Bunların bir tanesi gol olsaydı maç çok farklı bir halde olabilirdi. Mehmet Topal'ın "tartışmalı" golüyle öne geçen Fenerbahçe, bu dakikadan sonra 2. yi bulmak için hücum ederken, Gaziantepspor 4-5 tane çok net pozisyonlardan yararlanamadı ve Sow ve Kuyt gibi isimler ile sonuca gitmesini bildi.

Fark Yaratan Oyuncu

Mert Günok

Gaziantepspor'un yapmış olduğu etkili atakları savuran, Süper Kupa ve Avusturya ile oynanan milli maçta yediği şanssız gollerden sonra eleştirilen Mert, cumartesi günü maçta takımının 3 puan almasında büyük rol oynadı. İleriki maçlarda umut verdi.

19 Ağustos 2012 Pazar

İstanbul B.B - Beşiktaş

Bu sezon Beşiktaş için biraz ilginç bir sezon olacak gibi görünüyor. Çünkü yeniden yapılanmaya giren bir takım hüviyetine bürünmüş bir durumda. Takımda birçok genç oyuncu, daha ilk kez Süper Lig tecrübesi yaşıyorlar. Haliyle bir uyum sorunu yok değil. Takımın göze çarpan etkili oyuncularından bir tanesi hiç şüphesiz Manuel Fernandes'tir. Takımın orta alandaki en önemli oyuncusu olan Fernandes, geçen sezon da olduğu gibi bu sezon da takımın değişmez oyuncuları arasında.

Maça dönecek olursak ilk yarıda iki takımda birbirlerine üstünlük kurma çabasındaydı. Hal böyle olunca daha çok orta saha mücadelesi içerisinde bir ilk yarı oynandı. Fakat 15.-20. dakikalar arası İstanbul B.B etkisini iyiden iyiye arttırmış gibi olmaya başladı. Bulduğu birkaç net pozisyonlarla da kaleci Cenk'i zor durumda bıraktı.

2. yarıda yine bir İ.B.B baskısı vardı. Üst üste gelişen ataklarla Beşiktaş kalesine gelen Belediyespor, en sonunda bir köşe vuruşu organizasyonundan golü bulmayı başardı. Golden sonra Beşiktaş toparlanmaya çalışsa da Belediyespor, 2. gol için ataklarını sıklaştırmaya başladı. Teknik direktör Samet Aybaba'nın kenardan oyuna müdahalelerinden sonra Beşiktaş, aradığı golü yine bir köşe vuruşundan Almeida ile buldu ve beraberliği sağladı. Zaten Belediyespor'un golüne kadar maçın görüntüsü golü bulacak takımın maçı kazanacağı yönündeydi; ama futbolun cilvesi bir bir duran topla Beşiktaş beraberliği sağladı. Sivok'un attığı ofsayt olarak geçerlilik kazanmayan gol olsa şu an Beşiktaş 3 puanın sahibi olabilirdi.

Sonuç olarak Beşiktaş'ın eski teknik direktörü Carlos Carvalhal, Beşiktaş'a ilk maçta 3 puan şansı tanımadı. Belediye deplasmanlarında hep zorlanan ve puan kaybeden Kartal, yine şeytanın bacağını kıramadı.