M'Gladbach'tan Fenerbahçe Geçti
UEFA Avrupa Liginin 2. maçına çıkan temsilcimiz Fenerbahçe, bu maça çıkmadan önce bir çok futbol içi ve dışı olaylar ile meşguldü. Futbol içi sebeplerden ilki Marsilya karşısında 2-0 dan maçı 2-2 berabere bitirtmek ve Kasımpaşa karşısında alınan 2-0 lık mağlubiyet. Bir de bunların üstüne takımın kaptanı Alex'in kadro dışı bırakılması, sonrasında sözleşmesinin feshedilmesi taraftarını tahammül sınırını zorlayan bir hale dönüştü. Marsilya maçını daha önceki yazımda yorumlamıştım, buradan tekrar okuyabilirsiniz. Kasımpaşa maçına gelirsek söylenecek hiçbir şey yok çünkü o gün sahada Fenerbahçe takımı da yoktu. Alex meselesine gelirsek, medyanın ufacık bir durumu büyütmesi, takım içinde yaşananların, 3. şahıslar tarafından öğrenilmesi, teknik ekibin ve yönetimin yanlış krizi iyi yönetememesi ile hiç olmayan bir kriz çığ gibi büyüdü. Alex'in takımdan gönderilmesinde hem Alex'in, hem de yönetimin hataları bulunmaktadır. Bu benim şahsi görüşümdür. Alex'in saha dışındaki tavırları ve yönetimin takımın selameti için adı Fenerbahçe tarihine ve taraftarların kalbine kazınmış bir oyuncuyu çok çabuk bir şekilde takımla ilişiğini kesmesi Fenerbahçe'nin bu futbol içi sıkıntılarının yanında hiç istemediği bir hal kazandı ve her kurumda olduğu gibi fatura çalışana kesildi.
Her şeye rağmen öyle ya da böyle Alex, bu takımın gelmiş geçmiş en önemli ve en değerli oyuncuları arasına girmiştir. Kimse yok "beni kıskanıyor" dedi ya da "ben seni yönetemem" dedi demesin.
Maça dönecek olursak, maçtan önce hiçbir taraftarın şu son yaşanan olaylardan sonra maçı umursamamaları dikkatimi çekti. Fakat, "Şov Devam Etmeli" ilkesinden yola çıkarak maçı büyük dikkatle ve heyecanla izledim ve sonu da gayet güzel bitti. Fenerbahçe'nin sahaya çıkacağı 11'i az çok tahmin edebiliyordum ki tahmin ettiğim 11 sahadaydı. Tek yanıldığım nokta Cristian'nın ilk 11 de olmasıydı. Maça Fenerbahçe ön alanda baskı yaparak başladı ve baskı yiyen Gladbach, bir an panik oldu ve hatalar yapmaya başladı. ilk 15 dakika Fenerbahçe'nin oyun üstünlüğüyle geçerken, top bir an için rakibe geçtiğinde, golü kalemizde gördük. Sağdan yapılan ortaya kafayı vuran De Jong, takımını 1-0 öne geçirdi. Bu golden sonra az kalan ümidim de tükenmişti derken, kazanılan serbest vuruşta Cristian, harika bir kesme vuruşla beraberliği sağladı.
Golden sonra baskıyı arttıran kanarya, yine kazanılan bir serbest vuruşta Caner'in yerden verdiği pasta Meireles, yaklaşık 25 metreden vurduğu harika şutla spiker Ercan Taner'i de kendinden geçiren bir gole imzasını kaydetti.
2-1'i yakalayan Fenerbahçe sonrasında 2. yarıda da ön alanda uyguladığı baskıyı uygulamaya devam etti. Caner'in pasında 18 den ustaca bir vuruşla topu ağlara gönderene Kuyt, takımını 3-1 öne geçirmeyi başardı. Bu evreden sonra, her zamanki gibi yapılan basit hatalar, çoğu zaman geriye doğru oynama çabası, Rıdvan Dilmen'nin de maç sırasında değindiği 2 bekin de aynı anda çıkması sonucuda sol kanattan gelişen atakta arkada boş kalan De Camargo, Fenerbahçe'nin yemeye alıştığı tarzda bir golü daha ağlarımıza gönderdi. Bu golden sonra herkesin aklına Marsilya maçının son dakikaları gelse de Cristian, bitirici vuruşla maçı psikolojik anlamda sonlandıran gol kaydetti ve bu takımda ben de varım, ilk 11 de benim de yerim var dedirten bir performansa imzasını attı.
Dünkü maçta muhteşem bir mücadele ortaya koyan, yapması gereken her şeyi yapan Fenerbahçe, yaşadığı krizi de atlatmış gibi göründü. Alex'in takımdan ayrılışını ve artık takımda olmayacağı gerçeğinin kabul edilmesi ve unutulması gerekli. Çünkü, hayat her şeye rağmen devam etmekte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder